Sabah uyandınız, moraliniz bozuk. Hemen: “Demek ki bugün kötü geçecek.”
Bir sunumdan önce heyecanlandınız: “Kesin berbat bir sunum yapacağım.”
Duygusal akıl yürütme, hislerimizi doğrudan gerçeğin kanıtı olarak kabul etme eğilimidir. Yani “Öyle hissediyorsam, demek ki öyledir” mantığı. Bu, bazen işe yarar gibi görünse de çoğu zaman bizi yanıltır. Çünkü duygular, gerçeğin tamamını değil, sadece o anki algımızı yansıtır.
Bu çarpıtmada, duygular mantığın önüne geçer. Örneğin;
- Kendinizi değersiz hissediyorsunuz → “O zaman değersizim.”
- Korkuyorsunuz → “Demek ki gerçekten tehlikedeyim.”
- Bir konuda suçluluk hissediyorsunuz → “O zaman kesin yanlış yaptım.”
Sorun şu ki duygular inişli çıkışlıdır; hava durumu gibidir. Bugün güneşliyken yarın yağmurlu olabilir. Eğer hava durumunu “bugün yağmurlu, o zaman hep yağmurlu olacak” diye yorumlarsak, şemsiyeyi hiç bırakmayız.
Duygusal akıl yürütme, özellikle kaygı ve depresyon gibi durumlarda sık görülür. Çünkü olumsuz duygular, olumsuz düşünceleri besler ve bu kısır döngü, gerçeği objektif değerlendirmemizi zorlaştırır.
Bilişsel davranışçı terapi, bu çarpıtmayı azaltmak için “duyguları kanıttan ayırma” tekniğini önerir. Yani hissettiğiniz şeyi fark edip kabul edin ama onun gerçeğin tek ölçüsü olmadığını hatırlayın.
Sonuç olarak duygusal akıl yürütme, duygularımızı pusula gibi kullanmaktır. Ama pusula bozuksa, bizi yanlış yöne götürebilir. O yüzden hislerimizi dinleyelim ama tek rehberimiz yapmayalım.