Arkadaşınız yeni aldığı arabayla geldi, siz hâlâ toplu taşımadasınız: “Ben de hiçbir şey başaramıyorum.”
Bir meslektaşınız terfi aldı, siz hâlâ aynı pozisyondasınız: “Demek ki yeterince iyi değilim.”
Sosyal medyada biri Bali’de tatilde, siz işte bilgisayar başında: “Benim hayatım niye böyle sıradan?”
Haksız karşılaştırma, kendimizi başkalarıyla ya da kendi geçmiş/gelecek versiyonlarımızla adil olmayan bir şekilde kıyaslama eğilimidir. Bu çarpıtmada terazinin bir kefesinde hep “başkalarının en iyi hâli” olurken, diğer kefeye kendi “en kötü hâlimizi” koyarız.
Sorun şu ki kıyaslama yapılırken çoğu zaman tüm tabloya bakmayız. Başkalarının elde ettiklerinin arkasındaki çabayı, fırsatları, şans faktörünü ya da fedakârlıkları görmezden geliriz. Bunun yerine “O yapabiliyor, ben neden yapamıyorum?” sorusuna takılırız.
Günlük hayattan örnekler:
- “O benden küçük ama çok daha başarılı.”
- “Arkadaşım evlenmiş, çocuk sahibi olmuş; ben hâlâ yalnızım.”
- “Onlar dünya turuna çıkmış, ben şehir dışına zor çıkıyorum.”
Bilişsel davranışçı terapi, bu çarpıtmayı azaltmak için odağı başkalarından kendinize çevirmeyi önerir. Yani “Ben kendi hayatımda nereden nereye geldim?” sorusunu sormak.
Sonuç olarak haksız karşılaştırma, zihnimizin taraflı hakemliğidir. Kurallar baştan bozuk olduğu için ne yaparsak yapalım maç hep kaybedilmiş gibi hissedilir. Oysa oyunu adil oynamak, çoğu zaman skoru da değiştirir.