Bir sınavdan kaldınız ve hemen şu cümle geldi: “Ben zaten hiçbir şeyi başaramam.”
Ya da bir ilişki kötü bitti ve düşünce şu: “Demek ki ben asla mutlu olamayacağım.”
Aşırı genelleme, tek bir olaydan yola çıkarak tüm hayatla ilgili geniş, kesin ve çoğu zaman olumsuz sonuçlar çıkarmaktır. Yani beyniniz, “Bir kere olduysa hep olur” mantığını benimser. Bu da çoğunlukla keyif kaçırıcı, haksız bir yargıya dönüşür.
Bu çarpıtmada mantık basittir ama tehlikelidir: Bir olumsuz deneyim = Her zaman olumsuz sonuç. Mesela;
- İş görüşmesine alınmadınız → “Ben bu sektörde iş bulamam.”
- Spor salonunda bir hareketi yapamadınız → “Ben spora hiç uygun değilim.”
- İlk denemede yemek yandığında → “Ben yemek yapmayı beceremem.”
Aşırı genelleme, beynin hızlı karar alma isteğinin bir yan ürünüdür. İlkel zamanlarda bu, hayatta kalma avantajı sağlıyordu: “O bitki bir kere zehirlediyse, tüm benzer bitkiler tehlikelidir.” Ama modern hayatta bu düşünce tarzı, potansiyelimizi kısıtlayan bir duvar haline geliyor.
Sorun şu ki hayat tek seferlik örneklerden ibaret değil. Bir olay, diğer tüm olasılıkların habercisi olmak zorunda değil. Birkaç başarısızlık, gelecekteki tüm çabaların da başarısız olacağı anlamına gelmez.
Bilişsel davranışçı terapi, aşırı genellemenin panzehrini “kanıt arama” ve “istisnaları bulma” olarak önerir. Yani zihniniz “Sen hep böyle yaparsın” dediğinde, “Peki ya farklı yaptığım zamanlar?” sorusunu sormak.
Sonuç olarak aşırı genelleme, zihnimizin tek bir kötü fotoğraftan tüm albümü karartmasıdır. Ama unutmayın, albümde güzel kareler de var, yeter ki bakmayı hatırlayalım.