Arkadaşınız size biraz soğuk davrandı. Siz hemen: “Kesin bana kırıldı.”
Patronunuz toplantıda yüzünü buruşturdu. Hemen: “Benden memnun değil, yakında işten çıkaracak.”
Tebrikler! Zihin okuma çarpıtması yapıyorsunuz.
Zihin okuma, karşımızdaki kişinin ne düşündüğünü veya hissettiğini, herhangi bir kanıt olmadan “biliyormuş” gibi varsaymaktır. Yani adeta kendi kafamızda, onun beynine bağlanmış görünmez bir “psikolojik Wi-Fi” var sanırız.
Bu çarpıtma genelde olumsuz yorumlara meyillidir. Karşı tarafın nötr ya da anlamı belirsiz davranışlarını, kendi endişelerimiz, özgüven sorunlarımız veya geçmiş deneyimlerimizle harmanlayarak yorumlarız. Ve çoğunlukla da işin içine bolca negatiflik ekleriz.
Günlük hayattan birkaç klasik zihin okuma örneği:
- Arkadaşınız “yoğun olduğum için görüşemeyeceğim” dedi → “Demek ki benimle görüşmek istemiyor.”
- Mesaj attınız, hemen dönmedi → “Kesin bana kırıldı, hatta belki de benden soğudu.”
- İş yerinde biri selam vermedi → “Kesin beni sevmiyor.”
Sorun şu ki, insanlar düşündüklerini söylemedikçe bilemeyiz. Tahmin edebiliriz, sezebiliriz ama bu, çoğu zaman isabetli olmaz. Hele ki varsayımlarımız, kendi olumsuz inançlarımızın süzgecinden geçiyorsa, gerçeklikle bağımız iyice kopar.
Bilişsel davranışçı terapi, zihin okumayı azaltmak için “kanıt isteme” yöntemini önerir. Yani, aklınıza “O kesin böyle düşünüyor” geldiğinde, kendinize sorun: “Bunu nereden biliyorum? Somut kanıtım var mı?” Yoksa, belki de tek yaptığınız kendi hikâyenizi yazmaktır.
Sonuç olarak zihin okuma, çoğu zaman yanlış bağlantılar kurduğumuz zihinsel bir kestirme yoldur. Ve en komiği, karşı tarafın aklında bambaşka şeyler oluyor olabilir.