Sabah işe geç kaldınız. Normal tepki: “Biraz trafikte oyalanmışım, yetişirim.”
Felaketleştirme tepkisi: “Kesin patron kovacak, işsiz kalacağım, kredi kartı borçları birikecek, sonunda köprü altında yaşayacağım!”
Felaketleştirme, küçük bir sorunu zihnimizde hızla “kıyamet senaryosu”na dönüştürme eğilimidir. Yani olayları en kötü ihtimal üzerinden değerlendirmek ve aradaki tüm mantıklı seçenekleri atlamak.
Bu çarpıtmada mantıklı olasılıklar pek iş yapmaz; beynimiz adeta “en kötü ne olabilir” yarışına girer. Hafif bir baş ağrısı mı var? Migren değilse kesin tümör. Arkadaşınız mesajınıza dönmedi mi? Muhtemelen artık sizden soğudu, belki de arkanızdan konuşuyor (!)
Günlük hayattan birkaç klasik felaketleştirme örneği:
- Yağmur başladı → “Kesin yollar kapanacak, eve dönemeyeceğim.”
- Sunumda bir cümleyi unuttunuz → “Bitti, rezil oldum, kariyerim sona erdi.”
- Arabadan garip bir ses geldi → “Motor patlayacak, tamir masrafı beni bitirecek.”
Felaketleştirme, aslında beynin bizi koruma çabasının abartılı bir versiyonudur. İlkel beynimiz tehlikeyi önceden görmeye çalışır ama “önceden görmek” ile “senaryo yazmak” arasında ince bir çizgi vardır. İşte o çizgi, felaketleştirmede çoktan aşılmıştır.
Psikolojide bu çarpıtmayı azaltmanın yollarından biri, “kanıt toplama” tekniğidir. Yani aklınıza felaket senaryosu geldiğinde kendinize sormak: “Bu ihtimalin gerçekten olacağına dair elimde güçlü kanıt var mı?” Çoğu zaman yanıt “Hayır” çıkar ve bu da zihninizi sakinleştirmeye başlar.
Sonuç olarak felaketleştirme, hayatın minik pürüzlerini devasa krizlere dönüştüren zihinsel bir büyüteçtir. Ama her büyüteç gibi, neye odaklandığınıza dikkat ederseniz görüntüyü değiştirebilirsiniz.