Diyelim ki arkadaşınız iki gündür mesajlarınıza dönmedi. Mantıklı açıklamalar mı düşünüyorsunuz? “Yo, kesin bana kırıldı, belki de artık beni sevmiyor, belki de… hayatımdan tamamen çıkacak!” Evet… İşte bu hızlıca felakete koşan düşünce treni, bilişsel çarpıtmanın raylarından gidiyor olabilir.
Bilişsel çarpıtmalar, olayları olduğundan farklı, genellikle daha olumsuz veya abartılı şekilde yorumlamamıza neden olan otomatik düşünce hatalarıdır. Yani beynimizin bazen gerçekliği “Photoshop’layarak” bize sunma şeklidir.
Bu çarpıtmalar bilinçli yapılan şeyler değildir. Daha çok geçmiş deneyimlerimiz, öğrenilmiş kalıplarımız ve duygusal durumumuzla şekillenir. Mesela;
- Felaketleştirme: Küçük bir hatayı, “Hayatım bitti!” seviyesine getirmek.
- Ya hep ya hiç düşüncesi: “Başaramadıysam tamamen başarısızım” mantığı.
- Zihin okuma: Karşımızdakinin ne düşündüğünü varsaymak. (Ki çoğunlukla yanılırız.)
Bilişsel çarpıtmalar sadece tek bir olayla sınırlı kalmaz; ilişkilerimizi, işimizi, özgüvenimizi etkileyebilir. Çünkü beynimiz neye inanırsa, biz de ona göre hisseder ve davranırız. Eğer “Kimse beni sevmiyor” çarpıtmasını benimserseniz, insanlardan uzaklaşırsınız. Uzaklaştıkça da bu inancı “haklı çıkaracak” kanıtlar bulursunuz.
İyi haber şu ki, bilişsel çarpıtmalar fark edildiğinde değiştirilebilir. Bunun için bilişsel davranışçı terapi gibi yaklaşımlar, düşünceleri daha gerçekçi ve dengeli bir bakış açısına çekmeyi hedefler. Yani, “Arkadaşım bana dönmedi” → “Belki meşguldür” gibi daha makul bir alternatifi seçmek, zihinsel huzur için büyük fark yaratabilir.
Sonuç olarak bilişsel çarpıtmalar, beynimizin bazen “drama yazarı” gibi davranmasının bir sonucu. Ama farkına varıp senaryoyu yeniden yazmak elimizde.